Başlıktaki sözler, HAMAS’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın son yapmış olduğu açıklamadan alıntılanmış bir cümledir. Bu cümle sadece bir askeri mesaj değildir; aynı zamanda bir kararlılığın, aziz bir davaya inanmışlığın, tek kalınsa bile düşmana boyun eğmenin mümkün olmadığının göstergesidir. İşgalci düşmana karşı kahramanca mücadele eden mücahitlerin iradesini, sabrını ve mukavemetini yansıtmaktadır bu sözler. Bu sözler alelade söylenmiş sözler değildir. Bir duruştur, bir kimliktir. Geleceğe dair bir bakış, bir umuttur. Bu sözler, Filistin halkının genel iradesini temsil etmektedir. O onurlu halk için direniş, bir tercih değil, varoluşun kendisidir. Bu varoluş süreli bir var oluş değildir.
Filistin halkı için direniş ve düşmana teslim olmamak, yalınızca kurumsal bir duruş değil, hayatta kalmak için insani bir zorunluluktur. Çünkü karşıdaki düşman hiçbir değeri taşımayan, zerre hassasiyeti bulunmayan, tek hedefi yok etmek, öldürmek, katletmek olan bir düşünceye sahiptir. Böyle bir düşmana teslim olmak, zillete duçar olmayı beraberinde getirir. Dünya, bunca zulme ve katliama rağmen Gazze’deki onurlu insanların neden beyaz bayrak çekmediğini anlamakta zorlanmaktadır. Filistinliler beyaz bayrak çekip teslim oldukları anda hiçbir şeye sahip olmayacaklarını bilmektedirler. Beyaz bayrak çekseler de direnseler de karşılarında bulunan gaddar düşmanın öldürmekten başka bir düşüncesinin olmadığını bilmekte ve yetmiş beş yıldır bunu yakinen tecrübe etmektedirler.
O halde neden teslim olsunlar, neden onurlu cihad yolunu tercih etmesinler! Zaten her taraflarını düşman kuşatmış, tüm imkânlarını kısıtlamış, hayat haklarını ellerinden almış ve her türlü yollarla şeytani emeline ulaşmak istemektedir düşman. Ümmetin yüz akı Kassam Tugayları var olduğu günden bugüne ortaya koyduğu yaklaşım ile duruşunu net bir şekilde göstermiş ve hala da göstermeye devam etmektedir. Kassam, “Sözlüğümüzde teslim olmak yoktur” derken aslında zulme, zalime, emperyalizme ve siyonizme karşı çok anlamlı bir mesaj da vermiştir: “Bizi yok sayabilirsiniz ama asla teslim alamazsınız.” Bu duruş, direniş hareketlerinin var olma hakkının dünyaya ilanıdır aslında.
Teslimiyeti sadece silah bırakmakta, silahları terk etmekte görmemek gerekir. Ki Kassam zaten silahları bırakacağını söylememiştir. Mücahitlerin ellerindeki silah bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Bu açıdan teslim olmak, hedeflerinden, değerlerinden ve sahip olunan haklarından vazgeçmek anlamına gelecektir. İki yıl boyunca soykırıma maruz bırakılan halk teslim olmadı, bundan sonra da teslim olmayacaktır. Mücahitlerin duruşu, Filistin halkının duruşudur, Filistin halkının talebidir. Uzun yıllardır zulmeden, katleden, yerli halkın topraklarını işgal eden düşman, bir halkın umudunu, geleceğini ve iradesini zorla, hileyle, baskı ve katliamla elde etmeye çalıştı. Ancak başaramadı; taş üstünde taş, gövde üstende baş bırakmamaya niyetli olan düşman her saldırdığında yıkılan binaların, harabeye dönen evlerin yıkıntılarının altında yeni bir umudun, yeni bir direncin doğduğunu fark edemedi.
Yıkıntıların altında bir halkın umudu yeşerdi, yeşeriyor. İmkânsızlıklar içinde umudu yeşeren ve her zorluğa karşı “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyen bir anlayışla büyüyen bir nesil, kandan ve zulümden beslenen düşmana karşı teslim olur mu hiç! İşgalci katillerin bombalarına karşı göğüslerini siper eden azizlerin ve zorlu yaşam şartları bulunan tünellerde kalsalar bile asla düşmana boyun eğmeyen bir davanın neferlerinin kitabında teslim olmak ve zalimden medet ummak görülmüş bir durum mudur? Böyle bir davanın erlerinin sözlüğünde teslimiyete yer olmaması kadar doğal bir durum yoktur. Çünkü o dava erleri, teslim oldukları an, davaları diye bir şeyin kalmayacağını bilecek kadar deruni bir ferasete sahiptirler.
