Müslümanların Üç Mihenk Taşı başlıklı yazımızın ilkinde, Müslümanların mağlubiyet dönemine girmesiyle birlikte elinden alınan üç temel kavramdan, üç mihenk taşından bahsetmiştik: Hilafet, Cihat ve Mehdiyet inancı. Bu üç kavramdan uzaklaştırılan Müslümanların mağlubiyetinin sebeplerini değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise, bu mihenk taşlarının yeniden dirilmesi için neyin gerekli olduğunu; Büyük Doğu-İbda fikriyatı ve İslam nizamı temelinde ele almaya çalışacağız.
1. Hilafetin Tesisi İçin Gereken Şartlar
Hilafet, İslam’ın siyasî sisteminin en üst temsil makamıdır. Salt tarihsel bir hatıra değil, Allah Resulü’nün (SAV) vefatından sonra başlayan ve ümmetin birlik çatısını oluşturan bir zarurettir. Bugün hilafetin yeniden ihyası için öncelikle “İslam Nizam’ına dayalı bir fikrî inkılap şarttır. Necip Fazıl’ın ifadesiyle "İdeolocya Örgüsü", yani bütün hayatı kuşatacak bir fikir sistemi olmadan hilafetin sadece isimden ibaret olması kaçınılmazdır.
Hilafet, bir bağlılar ordusu ister. Bu ordunun ilk cephesi fikir cephesidir. İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ifade ettiği şekilde, “fikirsiz güç zulüm, güçsüz fikir ham hayaldir.” O halde hilafet için ilk adım, tevhid-i fikirdir: Müslümanların sahih kaynaklardan beslenen, çağın idrakine söyletilmiş bir İslam anlayışı etrafında birleşmesidir. Hilafet, nizam olmadan olmaz; nizam ise ancak iman, fikir, aksiyon zinciriyle kurulur.
Bugün ümmetin haline baktığımızda en büyük eksikliğin devletsizlik ve fikirsizlik olduğu görülür. Hilafetin maddi kurumlarının inşası, ancak bu fikrî kıvamdan doğacak bir aksiyonla mümkündür. Ve nihayetinde bu hilafet, sadece siyasal değil, manevî bir önderlik makamı olarak da yeniden dirilmelidir. Yoksa kuru bir hükümet teşekkülü ile İslam’ın ruhu taşınamaz.
2. Cihadın Fiiliyata Geçmesi İçin Gereken Zemin
Cihad, sadece kılıçla yapılan bir savaş değil, küfrün sistemine karşı topyekûn bir ret ve yeniden inşa mücadelesidir. Bugün ümmet, cihat kavramını ya sadece nefisle mücadeleye indirgemekte ya da onu salt silahlı eylemlerle özdeşleştirerek çıkmaza sürüklemektedir. Oysa Büyük Doğu-İBDA anlayışıyla cihat, “batılı yıkmak ve hakkı inşa etmektir.”
Cihadın fiiliyata geçmesi için önce İslami idrakin inşası gerekir. Bu idrak, kişileri pasif tepkicilikten çıkartıp aktif inşa edici haline getirir. Cihadın şartı, zihinlerdeki esaret zincirlerinin kırılmasıdır. Müslümanların kendi cellatlarına âşık olduğu bir çağda, cihat önce kalpte ve fikirde başlamalıdır. Bu noktada İBDA'nın “aksiyoner mümin” tipi, cihadın ruhunu yeniden kavrayışın anahtarıdır.
Cihad, aynı zamanda bir nizam mücadelesidir. Bugün Gazze’de, Kudüs’te, Doğu Türkistan’da, İslam coğrafyasında akan kanı durdurmak için ne bireysel hamaset ne diplomatik yazışmalar yeterlidir. Cihad, ancak tevhidî bir nizamın varlığı ile kurumsallaşabilir. Hilafetin gölgesi olmadan cihat mücadelesi kurumsallaşamaz ya da terör algısı ve damgası altında bastırılır. O halde cihadın dirilmesi için hilafetle iç içe bir fikir ve aksiyon birliği şarttır.
3. Mehdiyet İnancının Diriltici Rolü
Mehdiyet inancı, sadece bir “kurtarıcı bekleyişi” değil, aslında bir iman hamlesidir. Müslüman, Mehdi Aleyhisselamı beklerken rehavete değil, aksiyona yönelmelidir. İBDA fikriyatı bu konuda net bir şuur taşır: Mehdi, Allah’ın vaadidir; ama bu vaade kavuşmak için çalışan, hazırlanan, iman ve aksiyon sahibi bir zemin gerekir.
Mehdiyet, müminin iç dünyasında umudun, direnişin, sabrın ve sebatın adıdır. Onu karikatürize eden batıcı ve oryantalist zihniyet, aslında Müslümanları ümitten ve aksiyondan koparmak istemektedir. Oysa Mehdi inancı, İslam tarihinde Abbasilerden Osmanlı’ya kadar bütün diriliş hamlelerinde bir ruhî kıvılcım olmuştur.
İBDA fikriyatı Mehdi’yi sadece “gelecek biri” değil, geleceği hazırlayacak bir zemin olarak görür. O halde Mehdiyet inancı, ümmetin kendi iç hesaplaşmasını yapması, bozulmuş düşünce sistemlerini reddetmesi ve tevhid merkezli bir bütünlüğe ermesiyle anlam kazanır. Mehdi Aleyhisselam gelmezden evvel, Mehdi Aleyhisselamın ruhunu taşıyan nesillerin hazırlanması gerekir. Ve bu nesil, fikriyle, davasıyla, aksiyonuyla sahneye çıkmaya başlamıştır.
Sonuç
Ümmetin dirilişi, bu üç mihenk taşının tekrar asli yerine konulmasıyla mümkündür. Hilafet bir nizamdır, cihat onun aksiyonudur, Mehdiyet ise ruhudur. Bu üçü bir araya geldiğinde, artık hiçbir güç Müslümanların “kutlu diriliş”ini durduramayacaktır. Büyük Doğu-İBDA, bu dirilişin hem fikirde hem aksiyonda bayraktarlığını yapmaktadır. Diriliş, fikirdedir. Ve fikir, aksiyona döküldüğünde tarihin akışı yeniden yazılır.