Müslümanların üç mihenk taşı 

1
Müslümanların üç mihenk taşı 
Müslümanların son bir buçuk asırdır mağlup, sinmiş, her daim zulüm altında olmasının günümüze kadar birçok sebeplerini entelektüeller, fikir adamları tartışmıştır.


Üzerine makaleler, kitaplar yazılmış, sempozyumlar, konferanslar düzenlenmiştir. Özellikle son bir buçuk asırlık hali pür melalimizden dolayı günümüzde İslam coğrafyası her taraftan zulüm altında inlemekte, emperyalistler Müslümanlara karşı taarruz halinde. Bunun son iki yıldır en büyük örneği Gazze ve Filistin'dir. Okumalarımızdan, araştırmalarımızdan maalesef şöyle bir gerçekle karşılaşmaktayız; İslam coğrafyasını, Müslümanların sosyolojisini, Müslümanların inanç paradigmalarını, Müslümanların alimlerini, fikir adamlarını Müslüman olmayan aksine İslam'a düşmanlık içerisinde olan oryantalistler, müsteşrikler, ajanlar bizlerden daha iyi analiz ediyor. Remzi Avcı'nın kaleme aldığı “Kurgu ile Gerçeklik Arasında Alman Oryantalizmi” eserinde Alman oryantalist Carl Heinrich Becker'in çarpıcı bir tespitiyle karşılaşıyoruz: 

"Becker'e göre İslam, Alman sömürgelerinde ancak Mehdi düşüncesi, hilafet ve cihat kavramlarıyla beraber zikredildiğinde tehlike arz eder. Bu kavramlar karşısında nasıl hareket edeceğini kestirebilen bir yönetim, İslam tehlikesini savuşturabilir. İslam'ın sömürgelerde isyanı ateşleyebilecek beynelmilel yapısı İslam sorunu vakıasını yaratmış ve Avrupalı aydın ve oryantalistler arasında yoğun bir şekilde tartışma zemini bulmuştur. Bölgesel huzursuzluk yaratabilecek mehdilik düşüncesi dışında Becker, hâlihazırda İslam'ın uluslararası alanda bir tehlike teşkil etmediğine inanır."  

Bu tespitinde Müslümanların üç mihenk taşının ellerinden alındığından dolayı tehlike arz etmediğini, bundan dolayı Müslümanların sömürüldüğünü, zulme uğradığını ve dünya arenasında bir güç olarak temayüz edemediğini ifade ediyor. Bu üç mihenk taş: Hilafet, cihat, Mehdi inancı. Üç mihenk taşı yakından analiz edelim.

Müslümanların elinden hilafeti aldılar. Abbasiler, Emeviler, Selçuklu, Osmanlı Devleti hakiki manada süper güçlerdi. Günümüzde bundan ciddi manada mahrumuz, mahkumiyetimizin en büyük sebeplerinden biri de bu. Bundan dolayı bugün, hilafet olmadığı için Filistin, Irak, Suriye, Lübnan, Arakan ve diğer mazlum coğrafyalarda mazlum Müslümanlar mağduriyetler yaşadı, yaşıyor. Hâlihazırda Filistin’de soykırım yapılıyor. Müslümanlar, bir asırdan fazladır hilafetten mahrum; bugün en büyük sıkıntımızdır budur. Hıristiyan âleminin sayısız devleti mevcut; hepsinin kendi yönetim biçimi olmasına rağmen bu devletler dinî olarak Vatikan’a (Katolikler) bağlı. Ortodoksların başı da Rusya’dır. Yahudilerin merkezi terör devleti İsrail’dir. Şii’lerin İran’da Ayetullah’ı, Vehhabilerin ise Suudîleri var. Ama Ehl-i Sünnet vel Cemaat bugün yetimdir. Öyle olmasaydı, bugün Gazze’de 60 bine yakın Müslüman şehit edilemezdi. Alman oryantalist bunu iyi okuduğu için “hilafet müessesi olmadığı için Müslümanlar tehlike arz etmez” diyor. 

İkinci mihenk taşımız cihat... Müslümanlar özellikle son bir asırdır cihattan maddi ve manevi manada ilişkisi koparılmış bir halde. Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından kurgulanıp uygulanan Ilımlı İslam projesiyle, hoş görü martavallarıyla, özellikle de Batıcı düşüncenin propagandasıyla cihat ile aralarına büyük bir set çekildi. Bunun üzerine İslamofobi propagandalarıyla, bu propagandaya hizmet eden Amerika tarafından kurulan DEAŞ terör örgütü gibi oluşumlarla Emperyalistler algı operasyonları gerçekleştirmiştir. Hollywood filmleri, haberler, algı operasyonlarıyla cihat kavramını vahşetle eş değer hale getirmeye çalışmışlardır. Bu taarruzlardan dolayı Müslümanların cihat kavramı ile ilişkisini büyük ölçüde koparmışlardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesselem, “Kılıç Peygamberiyim” diye buyuruyor. Hocalarımız farkında olsun veya olmasın cihat kavramını nefis ile cihat mevzusuna sıkıştırarak Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesselemin Kılıç Peygamberiyim hadisi şerifini nereye koyacaklar? Gazze'de yaşanan soykırımı hilafet ve cihadın fiiliyata geçmesi dışında ne durdurabilir? Bizlere bu algı operasyonunu çeken Haçlı-Siyonist ittifakı, kendileri iki yüz yıldır dünyanın her tarafında katliamlar, soykırımlar gerçekleştirmiştir. Vietnam, Japonya, Afrika, Yemen, Irak, Suriye, Filistin, Arakan, Çeçenistan ve sayamadığım birçok katliama, soykırıma uğrayan coğrafya... Müslümanlardan cihadı alıp kendileri Müslümanları barbarca soykırımdan soykırıma uğratan Haçlı-Siyonist ittifakı. 

Gelelim üçüncü mihenk taşımız Mehdi inancına... Mehdi inancını Müslümanların arasında öyle bir karikatürize ettiler, içini boşalttılar ki maalesef Müslümanlar kendi aralarında bile bu hakiki mevzuya mizahi bir yaklaşım sergilemektedir. Bu alanın sahtesi, istismarcısının çok olmasından dolayı içini boşaltıp istismar edilen bir mesele haline getirmeye çalıştılar. Özellikle batıcılar tarafından yapılan propagandalarla birlikte alay konusu haline getirilen Mehdi meselesi hakiki manada künhüne vakıf olabilsek Müslümanlar için maddi ve manevi rahmet olduğunu idrak edebileceğiz. Eskiden Abbasiler, Emeviler, Selçuklu, Osmanlı Devleti Mehdi inancını Müslümanların motivasyonunu artıran bir inanç olarak Müslümanların zihnine nakşetmiştir. Mehdi inancı Müslümanları miskinliğe sevk etmenin aksine Müslümanların yaptığı çalışmalarda, fetihlerde motivasyonunu artıran, aksiyoner olmasını sağlayan temel bir inanç. Bu inancı karikatürize eden Batıcı Haçlı-Siyonist ittifakı ne yapıyor? Amerika'da Evanjelistler başta olmak üzere Mesih inancını benimseyenler var; bu inançtan dolayı tanrıyı kıyamete zorlamak gibi bir inançtan dolayı Ortadoğu'da Armegeddon denilen büyük bir savaş çıkarmak için katliamlara imza atıyorlar. Yahudilerle birlikte hareket edip “Mesih'i getirmek için” soykırımlar gerçekleştiriyorlar. İsrail terör örgütü bundan dolayı hem Mescid-i Aksa'yı yıkıp Süleyman Tapınağını inşa etmeye çalışıyor hem Arz-ı Mevud hedefini gerçekleştirmeye çalışıyor hem de bekledikleri Mesih'in çıkacaklarına inanıyor. Amerika'da Trump'ı Mesih ilan ettiler geçen aylarda. Avrupa'da Ortodoksların, Katoliklerinde Mesih inancı var, bunun için hedeflerinde Ekümenik projesiyle birlikte İstanbul'u, Kudüs'ü tekrar ele geçirme var. Şia'nın sapkın Mehdi inancı da malum, bunun için İran Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de ve İslam coğrafyasında Müslümanları katlettiler, Şii hilalini kurmaya çalıştılar. Aslında derinlemesine bakınca bölgemizde yaşanan savaşların temelinde yatan sebep ne ekonomik ne siyasi tamamen itikadi olduğunu görürüz. Kendi Mesih-Mehdi inancını dibine kadar sapkınca yaşayan batıcı Haçlı-Siyonist sistem kendilerinin aksine Müslümanların sahih kaynaklarda geçen hakiki manadaki Mehdi inancının içini boşaltıp karikatürize etmeye çalışmışlar. Velhasılı Alman oryantalist Müslümanların üç mihenk taşını pasifize ettiği için tehdit teşkil etmediğini söylüyor. 

Aynı eserde Becker şunu da söylüyor, şayet Müslümanlar saydığımız bu üç kavramla tekrar bütünleşirse hiçbir güç önünde duramaz. Tekrar dünyaya hakimiyet nişanesinin mührünü basar. Allah'ın izniyle Müslümanların üç mihenk taşı ile bütünleşmesi çok yakındır. Türkiye'de ve İslam Aleminde bunun ayak seslerini duyuyoruz.

Yorumlar (1)

Taha

8 Mayıs 2025 Perşembe 14:53

Elinize saglik, meseleyi güzel anlatmissiniz

Yorum Yazın