Gemide Yasemin’in yanı sıra İsveçli aktivist Greta Thunberg, Fransız Avrupa Parlamentosu Üyesi Rima Hassan ve birçok insan hakları savunucusu vardı. Hepsi sert biçimde kaçırıldı. Yasemin, “Beni bırakmayacakları belli. Bir şey olursa, Tarek, hikâyemi biliyorsun,” dedi.
Yasemin şu anda serbest. Ancak esirken ona karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Almanya’nın en büyük gazetesi BILD, onu antisemitist ilan etti.
Şimdi konuşabiliyor. Biz de konuşacağız. Gerçeklerle, insanlıkla. Tıpkı Gazze için konuşmamız gerektiği gibi.
Yasemin hayatını Gazze halkı için mücadeleye adadı. İsrail’in soykırımı başladığından beri Almanya’daki eylemlerde en önde oldu. Polisle yüzleşti, bağırdı, direndi. Bunu oradaki bazı Yahudi dostlarıyla da omuz omuza yaptı.
Onda antisemitizme dair herhangi bir şey bulamazsınız. Sessiz olduğu için değil, tam tersine sesi çıktığı için. Yasemin kararlı, gür sesli ve ilkeli biri. Irkçılığa ve etnik üstünlük iddialarına karşı bir insan. İsrail’in onu kaçırma nedeni açık: Yasemin, Gazze ablukasına meydan okudu ve Almanya’yı tutum almaya çağırdı.
Ama Alman medyası (t-online, RND, ntv, Euronews, Jüdische Allgemeine) İsrail’in dışişleri bakanının operasyon öncesi kullandığı ifadeleri tekrar ederek, Madleen mürettebatıyla alay etti.
Yasemin’in kim olduğunu konuşalım. Onu ilk kez 2022’de Berlin Merkez İstasyonu’nda, Ukraynalı mültecilere yardım ederken gördüm. Ücretsiz, tek başına, durmaksızın çalışıyordu. Ailelere yardım ediyor, çocuklarla ilgileniyor, evini açıyordu.
Bir sınıf arkadaşı “Daha ilkokulda bile ne kadar adil olduğunu hatırlıyorum,” dedi.
Onunla tanıştığımda beni eski dost gibi karşıladı. Yasemin böyle biri. Samimi, içten, olduğu gibi. Videolarda gördüğünüz kişi neyse, o. Medya onun hakkında konuşmak yerine onunla iletişim kursaydı, bunu anlardı. Kız kardeşi bana Madleen sürecinde şöyle dedi: “Onunla gurur duyuyoruz ama ilk kez bu kadar korkuyoruz.”
Madleen gösteri değil, fedakârlıktı. Yasemin aylarca hazırlandı. 2010’da İsrail’in öldürdüğü 9 aktivistin farkındaydı. Bu görev bir intihar görevi gibiydi, tek yönlü, tehlikesi kesin bir yolculuk.
Bombaların altındaki Gazze’ye ulaşmaya, denizde kaybolmaya ya da hapse girmeye hazırdı. Berlin’e geri gönderilse bile tekrar yola çıkacaktı.
Yani her şeyi göze almıştı. Çünkü dünya Gazze’yi gerçekten umursamıyordu ve birinin bunu yeniden gündeme getirmesi gerekiyordu.
Madleen’e düzenlenen baskın günü Tagesspiegel gazetesi, Yasemin’in "terör örgütü sembolleri kullanmak" dahil 5 suçla itham edildiğini yazdı. Etiketleniyordu.
Yasemin hakkında çeşitli davalar açıldı, ama hiçbiri mahkûmiyetle sonuçlanmadı. Hatta bazı Alman mahkemeleri, bu suçlamaların mantığını sorgulamaya başladı.
“River to the Sea” (Nehirden Denize) sloganı Hamas’tan önceye dayanıyor ve ifade özgürlüğü kapsamında görülüyor. Yasemin bir gösteride Arapça slogan attığı için tutuklandı. Berlin polisi o sırada Arapçayı fiilen yasaklamıştı.
Evet, polise “suçlu” dediği ve bazı resmi belgeleri izinsiz paylaştığı iddia ediliyor. Ama skandal bu mu gerçekten? Gazetecilik anlayışınız buysa, durum düşündürücü.
Yasemin bir insan hakları savunucusu. Aktivistler insanları rahatlatmak için değil, rahatsız etmek için vardır. Siyaseti, polisi, medyayı sorgulamak içindir. Gerçek gazetecilik de sivil toplumun tonunu değil, devletin gücünü sorgular.
Şunu net söyleyelim: Eğer İsrail Gazze’de soykırım yapmasaydı, bugün Almanya’da Yasemin’i kimse tanımazdı. Asıl hikâye bu. O da herkes gibi karmaşık bir insan. İsterseniz hakkında kötü bir şey bulursunuz. Ama bu gazetecilik değildir.
Bazı medya organları Yasemin’i kaçıran orduyu sorgulamadı bile. Ama onu didik didik ettiler.
Yasemin kendini savunabilir. Sözleri, İsrail’in saldırılarını inkâr edenlerden daha güçlü. “İsrail’in Gazze ablukası yasa dışı” dedi. Almanya’nın buna ortak olduğunu söyledi. Haklıydı. İsrail Madleen’i uluslararası sularda bastı. Almanya ise sessiz kaldı.
O kaçırıldığından beri yüzlerce Filistinli öldürüldü. Saatler önce İsrail askerleri, iki gıda dağıtım noktasında aç sivillere ateş açtı. Asıl konuşulması gereken bu. Yasemin bunu değiştirmeye çalışıyordu. Yöntemini beğenmiyorsanız, daha iyisini siz yapmalıydınız. Ama soykırım sürüyor. Kimse bir şey yapmıyor.
Müellif: Tarek Bae
Tercüme: Ekip Haber