Yasin Aktay: Taliban, devlet ve ahlâkı bir araya getiren bir imkânsızlığı mümkün hale getirmiş

0
Yasin Aktay: Taliban, devlet ve ahlâkı bir araya getiren bir imkânsızlığı mümkün hale getirmiş
"Aslında bizzat Afganistan’ın lideri Heybetullah Ahundzade’nin başkent Kabil’e gelip devlet tahtında oturmak yerine Kandahar’da, kendi medresesinde, gözlerden uzak, şatafattan tamamen uzak yaşamı da Taliban’ın hayata bakış tarzının çok uç bir örneği. Yönetimi başa konmuş bir talih kuşu gibi görmüyorlar, manevi sıkıntı veren büyük bir sorumluluk olarak görüyorlar sanki. Devlet ve ahlakı bir araya getiren bir imkânsızlık da burada mümkün hale gelmiş gibi."

Yeni Şafak'taki köşesinde Afganistan izlenimlerini yazmaya devam eden Yasin Aktay bugünkü "Afganistan’a girmek kolay çıkmak zor, Taliban Peştu Milliyetçisi mi? Bu kadar zor sorunu nasıl çözebildi?" başlıklı yazısında, Taliban'ın yönetimi devraldıktan sonra ülkenin temel sorunlarını nasıl çözdüğünü yazdı:

"Afganistan’ı bugün yöneten Taliban’ın arkasında 48 yıllık bir vatan müdafaası tecrübesi var. Büyük fedakarlıklarla, şehitleriyle, gazileriyle, stratejik ve taktik hamleleriyle ve sabırla, sebatla yoğrulmuş bir tecrübe. Ruslardan sonra ABD’yi de Afganistan’a geldiklerine geleceklerine bin pişman ederek tavizsiz bağımsızlık şuuruyla hareket eden bu insanları hangi duygular, hangi fikirler veya İbn Haldun’un tabiriyle nasıl bir asabiye motive ediyordu? Kuşkusuz biraz yakından tanıdıkça bu motivasyonun son derece dindarca, üstelik hiç modern zihnin dolayımından geçmemiş, ideolojik olmayan en otantik haliyle dindarca bir motivasyon olduğu çok net görünüyor.

Tam Libya’nın Aslanı Ömer Muhtar’ın 95 yıl önce kendisini esir almış olan İtalyan komutanına söylediklerini bunlar her vesileyle düşmanlarına söylediler: Sizinle savaşımızı bize dinimiz emrediyor. Çünkü siz işgalcisiniz ve Müslüman bir toprağı işgal edip orada kendi ahlaksızlığınızı hâkim kılmaya çalışıyorsunuz. Süper güç olduğunuz için bu savaşı kazanamayacağımızı söylüyorsunuz ama bize göre kazanmak veya kazanmamak bizim vereceğimiz bir karar değil. Sizinle yüzyıl da olsa savaşırız, siz buna dayanabilirseniz buyurun burada kalın ama ne kadar kalırsanız kalın siz de bizi yenemeyeceksiniz.

Taliban temsilcilerinin bu duruşu kısa süre içinde ABD ve NATO güçlerini yıldırdı. Kabil’in belli bölgelerinin dışına adımını atamaz duruma geldiler kısa süre sonra ve daha baştan itibaren çıkış yolları aramaya başladılar. ABD’yi inanılmaz savaş taktikleri ve başarılarıyla yıldıran Taliban’a, üstelik adı üstünde ilim talebesi olan bir gruba şimdi cahillik yakıştırmak olağan bir algı ve tutum gibi görülüyor. O beğenmedikleri Taliban hiçbir gücün çözmeyeceği bir uyuşturucu meselesini kısa bir süre içinde çözdü, kimsenin ulaşamayacağı bir toplumsal barışı tesis etti ve ülkenin her tarafında Afganistan tarihinin hiç yaşamamış olduğu bir güvenlik seviyesini gerçekleştirdi. Defalarca farklı kanallardan soruyoruz teyit ediyoruz bütün bu bilgileri. 50 yıldır hiç görülmemiş bir biçimde ülkenin her tarafına rahatlıkla yolculuk yapılabiliyor, hiçbir güvenlik sorunu yaşamadan.

Bütün bunları söylediğimizde Afganistan’ın tarihinden ve kültüründen gelen bütün sorunlarının çözülmüş, kalkınmış, modern bir ülke haline gelmiş olduğunu söylemiyoruz elbet. Dikkat çektiğimiz şey İslam Emirliği’nin kısa bir süre içinde çözmüş olduğu ve başka hiç kimsenin çözemeyeceği devasa sorunlar ve bu yolda ortaya koyduğu olağanüstü performans.

Yoksa Taliban 20 yıldır dağlarda veya yeraltında işgalcilere karşı bir savaş yürütüyordu ve olabildiğince zor şartlarda bir direniş ortaya koyuyordu. Bu süre içinde devraldığı devlet yönetimini son derece profesyonelce görebilecek kadrolar yetiştirme imkânı yoktu ve olamazdı. O yüzden şimdi devlet yönetiminde en basit meselelerde bile birçok acemilikler yaşıyor. İşleri yürütecek Bürokrasiyi tam olarak örgütleyebilmiş değil. Ama bu eksiklik bile ona çok hızlı hareket kabiliyeti veren bir avantaj olarak da yaşanıyor. Çünkü bu sayede birçok işi kestirmeden, araya bürokratik prosedürleri koymadan halledebilecekleri kurucu bir aşamadalar. Ülkenin çözülmeyi bekleyen birçok sorunu var çünkü.

Kabil şehrinin cadde ve sokaklarında başka doğu ülkelerinde hiç rastlanmayacak bir temizlik var. Bu iyi bir belediyeciliğin çalıştığını gösteriyor. Biraz sorduğumuzda bunun da Taliban’ın damgasını vurmuş olduğu konulardan biri olduğunu öğreniyoruz. Öncesinde şehirde yüksek meblağlı ihalelerle yapılan temizlik işleri ardında dev çöp yığınları ve kirlilik bırakıyordu. Şimdi neredeyse eski meblağlara nazaran bedava sayılabilecek bir maliyetle temizlik işleri tertemiz bir Kabil şehrini açığa çıkarmış bulunuyor. Yine eskiden beri yarıda kalmış veya hiç başlatılmamış birçok yol ve altyapı projesinin uygulaması hızla devam ediyor.

Daha önemlisi, ülkede 4 yıl içinde tesis edilmiş olan ekonomik istikrar. İslam Emirliği yönetimi devraldığında 130 Afgani olan dolar kısa süre içinde 65-70 Afganiye indi ve halen o seviyelerde seyrediyor. Bu esnada enflasyon neredeyse sıfırın altında. Dışişleri bakanı Emirhan Muttaki görüşmemizde Afganistan’ın dünyanın en ucuz ülkesi olduğuna dair iddiada bulunuyor.

Ziyaret ettiğimiz Ticaret Bakanı Nurettin Azizi’ye de doları aşağıya çekip o seviyede tutmayı nasıl başardıkları ve onca yaptırıma ve savaş sonrası dağınıklığa rağmen ekonomiyi nasıl düzelttiği soruluyor. Enteresan bir analiz yapıp önemli bilgiler veriyor: 1. Dolarla alışverişin önüne geçtik diyor. 2. Daha önce piyasada dönen alışverişin neredeyse yüzde 90’ı dolarla yapılıyordu. Şimdi yüzde 95 oranında yerel parayla yapılıyor. 3. Dövizi bir ticaret konusu olmaktan çıkardık. Kimse döviz üzerinden spekülasyonlar yapıp Afgan parasına kastedemiyor artık. 4 ve 5. Ve en önemlisi ise yolsuzluğu sıfırladık kamu harcamalarını da olabilecek en alt seviyeye çektik. Bu sayede daha önce çok daha büyük bütçelerle çözülemeyen birçok sorun çözülüyor, birçok projeye de el atılıyor.

Bu son söylediği ile ilgili verdiği örnekler gerçekten daha önce bahsettiğimiz Taliban’ın imkânsız siyasetine başka bir örnek oluşturuyor. Daha önce bir ilin valisinin maaşı ve masrafları 40-50 bin dolardan aşağı değildi. Hareket etti mi 20 araçlık konvoylarla hareket edermiş. Şimdi aynı ilin valisi işine tek başına kendi aracıyla gidip geliyor, hatta bisikletle gidenler var ve maaşı 1000 doların altında. Birçok üst düzey yönetici öğle yemeklerini evinden getirdiği sefer tasıyla yiyor.

Aslında bizzat Afganistan’ın lideri Heybetullah Ahundzade’nin başkent Kabil’e gelip devlet tahtında oturmak yerine Kandahar’da, kendi medresesinde, gözlerden uzak, şatafattan tamamen uzak yaşamı da Taliban’ın hayata bakış tarzının çok uç bir örneği. Yönetimi başa konmuş bir talih kuşu gibi görmüyorlar, manevi sıkıntı veren büyük bir sorumluluk olarak görüyorlar sanki. Devlet ve ahlakı bir araya getiren bir imkânsızlık da burada mümkün hale gelmiş gibi.

Bu arada Ticaret bakanı Tacik kökenli ve Taliban içinde çok önemli bir konumu var. Taliban’ı Peştu milliyetçisi olmakla suçlayanlara karşı kendini örnek gösteriyor, ama yanında devletin en üst düzeyinde Peştu olmayan birçok ismi arka arkaya sıralıyor. Bir tanesi de Özbek Başbakan Yardımcısı Abdüsselam Hanefi. Özbeklerin temsilcisi olduğunu iddia eden ve işlediği savaş suçlarından başka bir şeyle hatırlanmayan Raşit Dostum’a veya onun üzerinden hayal kuranlara hiçbir bahane bırakmıyor bu durum. Esasen Dostum’u hiçbir şekilde önemsemiyorlar, Taliban’ı Peştu milliyetçisi olmakla suçlamak suretiyle kendine bir alan açmaya çalışsa da beyhude, toplumda hiçbir karşılığı yok ve Taliban onun gibilerinin iddia ettiği gibi dışlayıcı bir Peştu milliyetçiliğine dayanmıyor. Azizi, İslam Emirliği’nin bu konuda da tamamen İslam Şeriatının hassasiyetlerini gözettiğini söylüyor. Buna göre bütün müminler kardeştir ve Afganistan’ın bütün halkı bir bütündür, görevler de soya göre değil ehliye ve liyakate göre verilir.

Esasen Afganistan’da Peştular’ın, çoğunluğu oluşturmaları, baskın kültür ve topluluk olmaları dolayısıyla yönetimde de ağırlıklı olmaları kadar doğal bir şey olamaz. Ancak bunun dışlayıcı bir asabiye olması olayın rengini değiştirirdi. Oysa Taliban diğer konularda da olduğu gibi bu işin hiç reklamına gitmeden, hatta kendini savunmaya düşmeden bu konuda da çok gerçek bir fark ortaya koyuyor."

 

Yorum Yazın