Akşam gazetesi yazarı Murat Özer bugünkü yazısında, Batılı liderlerin çocuklara tecavüz ettiği Epstein adası davasını yazdı:
"Yargılanmayı beklediği hücresinde ölü bulunan ABD'li milyarder Jeffrey Epstein'in Avrupa ve Amerikalı siyasilerle birlikte sapkınlık adasında yaptıkları çirkinlikler Batı başkentlerini sarsmaya başladı.
İngiliz Kraliyeti, kız çocuklarına tecavüz ettiği iddia edilen Kral III. Charles'ın kardeşi Prens Andrew'u hanedandan attı. Kraliyet ailesi Andrew'un taşıdığı prens unvanını kaldırdı ve kendisine tahsis edilen Windsor'daki Kraliyet Köşkü'nü terk etmesini istedi.
Böylece küçük çocukları seks kölesi olarak siyasilere, ünlülere ve zengin işadamlarına pazarlayan Yahudi işadamı Epstein'in gözlerden kaçırılmaya çalışılan skandalı ilk faturayı İngiltere'ye kesti. İngiliz kamuoyu tüm baskılara rağmen meseleyi hiç gündemden düşürmemişti. Şimdi sırada Epstein'a ait ABD'deki Virgin adalarında gerçekleşen bu korkunç suçları işleyen diğer ünlülerin ortaya çıkarılmasında.
Adanın düzenli ziyaretçileri arasında Clinton'dan Leonardo Di Caprio'ya kadar sanat ve siyaset dünyasının önemli isimleri olduğu iddia ediliyor. Bu yüzden ABD eski başkanı Bill Clinton ve eşi Hillary mahkeme tarafından ifadeye çağrıldılar.
Gerçi Clinton'un bu ilk davası değil. Arkansas Valisi olduğu dönemde Paula Jones isimli çalışanına tecavüz ettiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılmıştı. Jones, 850 bin dolar karşılığında susmayı tercih etti. Başkan oluktan sonra ise bir başka çalışanı Monica Lewinsky ile Beyaz Saray'da ilişkiye girdiği ortaya çıkmıştı. Demokrat Partili Başkan Clinton üzerinde artan kamuoyu baskını hafifletmenin yolunu Sudan'daki Afrika'nın en büyük ilaç fabrikasını bombalamakta bulmuştu.
Bahanesi hazırdı: "Bu fabrikada teröristler kimyasal silah üretiyordu". Oysa gerçek kısa sürede ortaya çıkacak. Şifa Fabrikası'nda kimyasal silah izine rastlanmayacaktı. Clinton, Lewinsky davasında yargılandığı sırada kamuoyunu bir süre meşgul etmeyi başarmıştı. Ancak Afrika kıtası için sıtma ilacı üreten fabrikanın yok olmasıyla on binlerce çocuk hastalıktan kurtulamayarak öldüler.
MOSSAD'a çalıştığı artık bir sır olmayan Epstein'in kirli tezgahını ortaya çıkartan kişilerden birisi küçük yaşta kaçırılan Virginia Giuffre. Anılarını yayınladıktan sonra bir trafik kazasında ağır yaralandı. Geçtiğimiz nisan ayında ise evinde kendini asarak intihar ettiği söylendi.
Giuffre, 17 yaşındayken Prens Andrew'un kendisine adada üç kez tecavüz ettiğini yazmıştı. Andrew'un Epstein ve suç ortağı Ghislaine Maxwell ile birlikte 12 Mayıs 2000'de New Jersey'den, West Palm Beach Florida'ya birlikte gittiklerine dair uçuş kayıtları ortaya çıkmış durumda. Giuffre'nin anılarında başka isimler de var: Elon Musk ve Trump'ın eski danışmanı Steve Bannon gibi.
Prens Andrew'un seyahatlerinin tüm faturasını Kraliyet'e ödettiği ortaya çıktı. İşin daha rezalet kısmı ise, küçük çocukların seks kölesi olarak tecavüze uğradığı bu adaya yaptığı seyahati kayıtlara "Çocuklara Zulmü Önleme Topluluğu"nun konferansına katılmak olarak geçirtmiş.
Bu kadar pişkinliğe pes doğrusu. ABD askerleri de Irak'ın Ebu Garip Cezaevi'nde kadınlı erkekli tutsaklara tecavüz ederken kendilerini kayda almasalardı dünya bu alçaklığı öğrenmemiş olacaktı. Oysa bahaneleri geri kalmış doğuya demokrasi götürmekti.
Epstein'in adada yaşanan tüm çirkinlikleri MOSSAD adına kayıt altına aldığı ve bunu İsrail lehine kararlar almaları için siyasiler üzerinde baskı unsuru olarak kullandığı iddia ediliyor. Her ne olursa olsun Sapkınlık Adası Skandalı, Batı siyasetinin vardığı çürümeyi tüm açıklığıyla gösteriyor.
Trump seçimlerden önce Epstein dosyasında gizlenen isimleri açıklayacağını vaat etmişti. Bakalım İsrail'in şantajlarına boyun eğmeyip bu vaadini yerine getirebilecek mi?"