TUSAŞ tarafından geliştirilen Anka, sadece bir insansız hava aracı değil; yerli mühendislik, yazılım ve yapay zekâ yetkinliklerini bir araya getiren, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığının somut simgelerinden bir tanesi. Keşif ve gözetlemeden kritik veri toplama ve stratejik görev planlamalarına kadar geniş bir görev yelpazesinde kullanılan Anka, milli savunma kapasitemizi güçlendirmenin ötesinde, Türkiye’nin küresel savunma sanayii arenasındaki etkisini de artırıyor. Her kalkışında gökyüzünde bir iz bırakan Anka, genç mühendislerimize ilham kaynağı olurken, inovasyon ve teknoloji kültürünü toplumun her kesimine taşıyor. Yerli sensör sistemleri, gelişmiş yapay zekâ destekli analiz kabiliyeti ve uzun uçuş süreleri sayesinde sınır güvenliğinden kriz yönetimine kadar birçok alanda ülkemizin stratejik karar mekanizmalarını destekliyor. Üstelik milli veri setleriyle eğitilen yapay zekâ algoritmaları, dışa bağımlılığı azaltıyor ve Türkiye’nin dijital egemenlik vizyonunu pekiştiriyor.
Evet, Anka’dan, savunma sanayimizden ve milli teknolojiden bahsediyoruz; ancak fark ettim ki Anka yeterince konuşulmuyor, vizyoner mühendislerimiz ise hak ettiği değeri pek görmüyor. Sosyal medyada milyonların dilinde dolaşan anlamsız videolar gündem olurken, bu tür milli ve stratejik yatırımların neden yeterince görünür olmadığı dikkatimi çekti. Bu yüzden, bu hafta Anka’yı ve arkasındaki mühendislik vizyonunu ele almaya karar verdim. Dilerim ki bu yazı, yalnızca Anka’yı ve arkasındaki mühendislik vizyonunu görünür kılmakla kalmaz; aynı zamanda yetişmekte olan gençlerimize nitelikli istihdam alanları açmakta da bir önayak olur. Böylelikle, milli teknolojiye ve inovasyona dair farkındalığı artırmak, ülkemizin gelecekteki stratejik gücünü destekleyecek en önemli adımlardan biri hâline gelir.
Gökyüzündeki Türk İradesi: Anka’nın Yolculuğu
24 Aralık 2004’te, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) arasında imzalanan bir sözleşme, Türkiye’nin insansız hava aracı serüveninde yeni bir sayfa açtı. “Türk İnsansız Hava Aracı (TİHA) Programı” olarak adlandırılan bu proje, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin orta irtifa, uzun havada kalışlı bir İHA sistemine olan ihtiyacını karşılamak amacıyla yola çıktı. 16 Temmuz 2010’da hangardan çıkan ve ulusla tanışan Anka, 30 Aralık 2010’da ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Her ne kadar bu ilk deneyim planlı olmasa da, gökyüzünde 14 dakika süzülen Anka, Türkiye’nin havacılık vizyonunun somut bir simgesine dönüşmeye başladı. Ardından 22 Ekim 2011’deki beşinci uçuşunda 2 saat 15 dakika havada kalarak 10 bin fit irtifaya ulaştı ve başarıyla piste indi. 22 Kasım 2011’de ise 6 saatlik bir uçuşla 18 bin fit (yaklaşık 6 bin metre) yüksekliğe çıkarak, otomatik pilotla Sivrihisar’a iniş ve kalkış yapan ilk milli İHA unvanını aldı. Zorlu test süreçleri, elbette bazı bedelleri de beraberinde getirdi. 3 Ekim 2010’da Sivrihisar’daki bir deneme sırasında yaşanan kontrol kaybı sonucu Anka düştü. 8 Aralık 2013’te Batman’da gerçekleştirilen bir uçuşta ise iniş sırasında düşerek yanma meydana geldi. Ancak bu engeller, projenin ilerleyişini durdurmadı; aksine, mühendislerimize daha iyisini üretme azmini kazandırdı. 30 Ocak 2015’te, yeni nesil yüksek performanslı Anka Blok B, otomatik kalkış-iniş yetenekleri ve farklı oto pilot modlarıyla gökyüzüne yeniden güçlü bir merhaba dedi. 2017’de ANKA-S versiyonunun ilk teslimatları planlandı ve kısa sürede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadele operasyonlarında aktif bir güç olarak sahneye çıktı. Bahar Kalkanı Harekâtı’nda, Rus yapımı hava savunma sistemlerine karşı elde ettiği başarılar, Anka’nın savaş sahasındaki stratejik değerini bir kez daha kanıtladı.
TUSAŞ, yenilikçi bir adım atarak mancınıkla fırlatılan hedef İHA “Şimşek”i, Anka B sınıfı hava aracından havalandırarak MALE sınıfı bir İHA’dan ilk kez hedef İHA fırlatma başarısını da kayıtlara geçirdi. Ve 11 Ocak 2022’de, Anka gökyüzünde bir rekor kırdı: 30 saat 30 dakika boyunca kesintisiz görev uçuşu yaparak, yalnızca teknolojik kapasitesini değil, Türkiye’nin mühendislik azmini de tüm dünyaya ilan etti. Anka’nın hikâyesi, sadece bir hava aracının gelişim süreci değil; azim, vizyon, mühendislik dehası ve milli iradenin gökyüzünde kanatlanmış hâlidir. Onun her uçuşu, “Türkiye Yüzyılı”nın gökyüzüne yazılmış imzasıdır.
ANKA’nın Teknik Mirası ve Kabiliyetleri
Türk savunma sanayiinin gurur projelerinden biri olan ANKA, insansız hava aracı sınıfında hem mühendislik hem de operasyonel kabiliyet açısından kendi ligini oluşturmuş durumda. Mürettebatsız olarak görev yapan bu sistem, 8 metre gövde uzunluğu, 17 metre kanat açıklığı ve 13,6 m² kanat alanıyla orta irtifa – uzun havada kalış (MALE) kategorisinin en iddialı temsilcilerinden biri. Toplam kalkış ağırlığı 1.500 kilogram olan ANKA, 250 kilogram yakıt ve 350 kilogram yararlı yük taşıma kapasitesine sahip. İlk üretimlerinde Thielert Centurion 2.0 dört silindirli turbo dizel motor (155 beygir, 114 kW) ile görev yapan ANKA, günümüzde tamamen yerli üretim TUSAŞ Motor Sanayii PD170 motoruyla (170 beygir, 127 kW) donatılıyor. Bu yerli motor, sıvı soğutmalı ve turbo şarjlı yapısıyla yüksek irtifada dahi verimliliğini koruyor.
Performans açısından ANKA, 217 km/sa (117 knot) azami hıza ulaşabiliyor ve 30.000 feet servis irtifasında 24 ila 32 saat kesintisiz görev yapabiliyor. Uydu kontrol kabiliyeti (SATCOM) sayesinde, Anka-S versiyonları teorik olarak sınırsız harekât yarıçapına sahip. MIL-HDBK-310 standartları çerçevesinde tanımlanan yan rüzgâr, baş rüzgârı, sıcaklık, nem, yağmur ve buzlanma koşullarına uyum gösterebiliyor. Aviyonik sistemler, ANKA’nın en güçlü yönlerinden biri. Aselsan SAR radarı, gelişmiş görüntüleme ve keşif imkânı sunarken; AselFlir-300 ve yeni nesil Aselsan CATS elektro-optik sistemleri ile gündüz-gece ve zorlu hava şartlarında yüksek hassasiyetli hedef tespiti sağlanıyor. Uydu üzerinden kontrol imkânı veren SATCOM sistemi, küresel operasyonel erişim sağlıyor. Silah entegrasyonu bakımından ANKA-S, Roketsan’ın UMTAS tanksavar füzeleri, CİRİT lazer güdümlü roketleri, MAM-L ve MAM-C mühimmatları ile görev yapabiliyor. Ayrıca TUSAŞ tarafından geliştirilen Şimşek hedef dronu ve KAYI mühimmat sistemleriyle de çok yönlü operasyon kabiliyeti kazanıyor.
ANKA, teknik donanımı, uzun havada kalış süresi, gelişmiş sensörleri ve silah yükleriyle sadece bir gözetleme platformu değil; gerektiğinde nokta atışı yapan bir harekât unsuru olarak da öne çıkıyor. Bu yönüyle hem Türkiye’nin ulusal güvenlik mimarisinin merkezinde yer alıyor hem de uluslararası arenada rekabetçi bir savunma ürünü olarak dikkat çekiyor.
Anka’nın Kanatları Sadece Türkiye Üzerinde Değil
Anka, yalnızca Türkiye semalarında süzülen bir milli mühendislik başarısı değil; aynı zamanda dost ve müttefik ülkelerin güvenlik vizyonunda da yer bulan stratejik bir güç unsuru hâline geldi. Bugün, farklı coğrafyalarda farklı renk bayrakların altında görev yapan Anka’lar, hem Türkiye’nin savunma sanayii kabiliyetlerinin bir nişanesi hem de uluslararası iş birliğinin somut bir göstergesi.
Türk Hava Kuvvetleri envanterinde şu an 20 aktif Anka bulunuyor ve bu sayının 40’a çıkarılması hedefleniyor. Jandarma Genel Komutanlığı’nda 6, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda 6 Anka-S görev yaparken, Milli İstihbarat Teşkilatı da 4 adet Anka-I ile stratejik istihbarat kabiliyetini güçlendiriyor.
Türkiye sınırlarının ötesinde ise Anka’nın izleri giderek daha geniş bir haritaya yayılıyor. Tunus Hava Kuvvetleri’ne 3 adet Anka-S ve 3 yer kontrol istasyonu teslim edilmiş durumda, ayrıca 2 adetlik yeni bir alım için görüşmeler devam ediyor. Kazakistan, 3 Anka ve 2 yer kontrol sistemini 2023’te teslim alırken, toplamda 30 adet Anka’yı kendi topraklarında üretmeyi planlıyor. Malezya, 3 adet Anka-S siparişiyle bu teknolojiyi envanterine katmaya hazırlanıyor.
Orta Asya’nın bir diğer ülkesi Kırgızistan, Türkiye’den silahlı Anka sistemlerini satın aldı. Endonezya, 12 adet Anka siparişiyle Güneydoğu Asya’da en kapsamlı alım yapan ülkelerden biri olurken, Cezayir 10, Çad ise 2 adetlik siparişleriyle Afrika kıtasında bu sistemin kullanıcıları arasına girdi.
Anka’nın küresel yolculuğu, Türkiye’nin yalnızca kendi güvenliğini değil, dost ülkelerin savunma kapasitesini de güçlendiren bir vizyonu temsil ettiğini gösteriyor. Her teslimat, hem teknolojik bir başarı hikâyesi hem de diplomatik bağları pekiştiren bir stratejik hamle niteliğinde. Bu sayede Anka, gökyüzünde süzülen bir hava aracından öte, Türkiye’nin mühendislik gücünü, stratejik iradesini ve uluslararası etkinliğini kanatlarında taşıyan bir elçi hâline geliyor.
Küresel Perspektif: İHA’larda Rekabet ve Strateji
İnsansız hava araçları (İHA) teknolojisi, günümüzde sadece askeri güç değil, ekonomik ve diplomatik etkiyi belirleyen stratejik bir araç hâline geldi. Türkiye, TUSAŞ tarafından geliştirilen Anka İHA’ları ile bu küresel yarışta önemli bir oyuncu olarak öne çıkıyor. ABD’nin Predator ve Reaper, İsrail’in Heron ve Hermes, Çin’in Wing Loong ve CH serileri ile rekabet eden Anka, tamamen yerli mühendislik, yazılım ve donanım ekosistemiyle geliştirilmiş olmasıyla öne çıkıyor ve Türkiye’ye stratejik bağımsızlık sağlıyor.
Anka, askeri operasyonların yanı sıra veri toplama, sınır gözetimi, kriz yönetimi ve stratejik planlamada da kritik bir rol üstleniyor. Uydu bağlantısı, uzun menzil uçuş yeteneği ve yapay zekâ destekli analiz kabiliyeti, Anka’yı Türkiye’nin dijital ve teknolojik özerkliğinin somut bir sembolü hâline getiriyor. Ayrıca projede görev alan genç mühendisler ve teknoloji uzmanları, yalnızca askeri alanda değil, sivil havacılık, uzay ve yapay zekâ uygulamalarında da yetkinlik kazanarak Türkiye’nin uzun vadeli inovasyon kapasitesine katkı sağlıyor.
Küresel jeopolitik açıdan Anka, Türkiye’ye hem caydırıcı güç hem de diplomatik müzakerelerde stratejik bir avantaj sunuyor. Kendi sınırlarını ve çıkarlarını korurken, bölgesel ve küresel güç dengelerindeki etkisini artıran Anka, Türkiye’nin 21. yüzyıldaki stratejik vizyonunu ve “Türkiye Yüzyılı” hedeflerini destekleyen kritik bir varlık olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin Stratejik Kazancı: Anka ve Veri Egemenliği
Anka İHA’ları, Türkiye’nin savunma kapasitesini güçlendirmenin ötesinde, stratejik özerkliğini veri ve operasyonel boyutlarda pekiştiriyor. Tamamen yerli mühendislik, yazılım ve yapay zekâ ekosistemiyle geliştirilen bu sistemler, sahadan topladıkları verileri milli veri merkezlerinde işleyerek karar alma süreçlerini hızlandırıyor ve doğruluk oranını artırıyor. Böylece Türkiye, kritik görevlerde dışa bağımlılığı en aza indiriyor ve kriz anlarında bağımsız hareket edebilen bir aktör hâline geliyor.
Milli hibrit altyapılar ve yerli veri merkezleri, Anka’nın operasyonel kapasitesini desteklerken, savunma, enerji, sağlık, finans ve ulaşım gibi kritik sektörlerde veri egemenliğini güvence altına alıyor. Yabancı altyapılara olan bağımlılığın ortadan kalkması, Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişletiyor ve teknoloji bağımsızlığının somut bir göstergesi oluyor. Anka’nın topladığı veriler ayrıca doğal afet yönetimi, sınır güvenliği, altyapı denetimi ve ekonomik planlamada veri tabanlı karar mekanizmalarını güçlendirerek Türkiye’yi sahada ve bilgi altyapısında etkin bir oyuncu hâline getiriyor.
Türkiye’nin Kanatlarıyla Yükselen Gelecek
Anka’nın her uçuşu, aslında bir teknolojik bağımsızlık manifestosu, Türkiye’nin bağımsızlık ve teknolojik vizyonunun gökyüzündeki yansıması. Bu milli sistem, genç mühendislerimize ilham veriyor, stratejik ufkumuzu genişletiyor ve dijital, bilgi temelli gücümüzü dünyaya gösteriyor. Her uçuşu, sadece savunma kapasitemizi artırmakla kalmıyor; Türkiye’nin gelecekteki bağımsızlığının, inovasyonunun ve yükselen gücünün teminatı hâline geliyor. Çünkü biz biliyoruz ki, Türkiye’nin gerçek gücü, geleceğini başkasının kaleminden değil, kendi iradesiyle yazan milletinin yüreğinde saklıdır. İşte Anka, bu gücün ve vizyonun gökyüzündeki simgesi.